Fatura ticari işlerde en çok kullanılan vesikalardan birisidir. Fatura, bir yandan vergi mükelleflerinin kayıtlarının belgelendirilmesine, diğer yandan fatura düzenlemenin sebebi olan akdi ilişkinin icrasının belgelendirilmesine yarayan bir vesikadır.[1]
Türk Hukukunda fatura ile ilgili düzenlemeler Türk Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda bulunmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nda fatura kavramı tarif edilmemiş, sadece tacir olmanın hükümleri arasında tacirin fatura tanzimi ile fatura verme yükümlülüğüne, fatura münderecatının kabulüne ve faturaya itiraz düzenlenerek, dolaylı olarak faturanın ispat kuvvetine değinilmiştir. Buna karşılık VUK 229. madde hükmünde fatura kavramı tarif edilmiş, diğer hükümlerde de faturanın şekli, nizamı ve fatura kullanma mecburiyeti, fatura yerine geçen belgeler, fatura ile ilgili usulsüzlük, kaçakçılık ve kaçakçılığa teşebbüs suç ve cezaları düzenlenmiştir.[2]
VUK 229. madde hükmünde fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır.
TTK m. 21/1 hükmü uyarınca, ticari işletmesi gereği bir mal satan, üreten, bir iş gören veya menfaat sağlayan tacir, talep üzerine fatura düzenlemek ve bedel ödenmiş ise bu hususu da faturada göstermek zorundadır.[3]
TTK m.21/1 hükmündeki ifadelerden de anlaşılacağı üzere faturadan söz edilebilmesi için, taraflar arasında daha evvel bir akdî ilişkinin bulunması gereklidir. Bu ilişki, satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmelerden doğabilir. Fatura, sözleşmenin yapılması değil, yerine getirilmesi safhası ile ilgili ticarî bir belgedir. Bu bakımdan da fatura akdin şartlarını tespit eden değil, tespit edilmiş olan şartların bir kısmını gösteren ve bunları belirli şartlarla belgelendiren bir vesikadır.[4]
Gerek Türk Ticaret Kanunu gerekse Vergi Usul Kanunu herhangi bir şekilde fatura çeşitlerinden bahsetmemektedir. Sadece VUK mükerrer m. 257 hükmü yeni belgeler meydana getirme ve mevcutları kısmen veya tamamen kaldırma yetkisini Maliye ve Gümrük Bakanlığı’na vermiştir. Böylece ilgili bakanlık çeşitli belgelerin yanında fatura türleri de oluşturma yetkisine sahip olmaktadır. Uygulamada ve doktrinde faturanın kullanılış şekline ve amacına göre çeşitli sınıflandırmalar yapılmaktadır. Bu sınıflandırmaya göre faturalar “Basit Fatura”, “Komisyoncu Alış ve Satış Faturaları”, “İade Faturası”, “İrsaliyeli Fatura”, “Tasdikli Fatura”, “Muvakkat Fatura-Kesin Fatura”, “Kapalı Fatura-Açık Fatura” gibi adlar almaktadır. [5]
II.FATURANIN KAPSAMI VE ŞEKLİ
Faturada hangi bilgilerin yer alacağı ve hangi sürede fatura düzenlenmesi gerektiği hususunda Türk Ticaret Kanunu’nda bir açıklık bulunmamaktadır.[6]
VUK 230 vd. madde hükümlerinde faturanın şekli, nizamı ve fatura kullanma mecburiyeti ile fatura yerine geçen belgeler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
A.FATURANIN KAPSAMI
Türk Ticaret Kanunu’nda faturanın şekli ve kapsamı hususunda özel bir hüküm olmadığı gibi faturayla ilgili hükümlerde de bir düzenleme bulunmamaktadır. Sadece TTK m.21 hükmünde faturanın içeriğinden bahsedilmiş ve konu doktrin ve uygulamaya bırakılmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümlerinden, doktrin ve Yargıtay kararlarından çıkarılabilecek sonuca göre faturanın içeriğinde bulunması mutat olan asgarî bilgi ve kayıtlar şunlardır;
Faturayı düzenleyen tacirin ticaret unvanı ve imzası
Faturayı alan tacirin ticaret unvanı
Tanzim tarihi
Satılan veya üretilen malın veya yapılan işin yahut sağlanan menfaatin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı
Talep halinde bedelin ödendiği kaydı[7]
VUK. m. 230/1 hükmüne göre, “Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:
Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;
Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;
Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;
Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;
Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.)” Fatura, ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve diğer hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir vesika niteliğindedir, şeklinde tanımlanabilir.[8]
Vergi Usul Kanunu, faturayı sıkı sıkıya şekle bağlı bir vesika olarak nitelendirmiş, şekle uygun olmayan fatura düzenlemeyi ise vergi cezaları bakımından suç saymış ve bunun cezai müeyyidelerini düzenlemiştir.
VUK m. 230 hükmü faturada bulunması gereken asgari şartları belirtmekte, buna mukabil fatura düzenleyen mükelleflerin faturalara, kanun ve mevzuata aykırı olmamak ve fatura ile bağdaşmak şartı ile madde metninde belirtilenlerden başka kayıtları da yazması mümkündür.
Uygulamada vade farkıyla ilgili kayıtlar bu mahiyettedir. Ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun öngördüğü talep halinde fatura bedelinin ödendiğinin faturada gösterilmesi kaydı da bu mahiyette kabul edilebilir.[9]
Ancak, VUK m. 230 hükmünde belirtilen hususlardan birinin eksik olması halinde, düzenlenen belgenin Vergi Usul Kanunu bakımından fatura olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.[10]
Doktrinde faturanın şekli ve muhtevası konusunda Vergi Usul Kanunu’na atıf yapılmakta ve faturanın şekli ve muhtevasının da bu kanuna uygun olması gerektiği ifade edilmektedir. Ancak söz konusu şekil şartlarına uymamanın müeyyideleri bakımından her iki kanun uygulamasının farklı olduğu da belirtilmekte, imzanın bulunmaması, satılan malın nev`inin gösterilmemesi, bedelinin belirtilmemesi, yapılan işin nitelik ve niceliği ile ücretinin gösterilmediği faturaların geçersiz sayılmasının hem VUK m.229 hem de TTK m.21 hükümleri gereğince zorunlu olduğu, buna karşılık malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren yedi gün içinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılmasının sadece VUK m. 353 gereği vergi ve usulsüzlük cezalarının uygulanması bakımından geçerli olup, Türk Ticaret Kanunu bakımından faturanın yok sayılmasını gerektirmeyeceği savunulmaktadır.[11]
Fatura düzenleyenin kimliği, imzası, fatura alanın kimlik bilgileri, faturanın neden verildiğine ilişkin; satılan veya üretilen malın cinsi, miktarı, tutarı, yapılan hizmetin niteliği, niceliği ve ücreti gibi unsurların yokluğu belgeyi fatura olmaktan çıkarmakla birlikte diğer unsurların yokluğu belgenin hukuki niteliğini değiştirmez. [12]
B.FATURANIN ŞEKLİ
Ticari faaliyeti sonucu, bir mal satmış, imal etmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat temin etmiş olan tacirin, diğer tarafın talebi halinde fatura düzenlemesi ve bedeli ödenmiş ise talep halinde bu hususu da faturada göstermesi zorunludur. Türk Ticaret Kanunu burada, diğer tarafın talebine bağlı, şarta bağlı bir yükümlülük öngörmüştür. Ancak Vergi Usul Kanunu’nda fatura düzenleme çoğunlukla tam bir yükümlülük haline getirilmiştir.[13]
Fatura talep eden kimsenin tacir olması zorunlu değildir. Aynı zamanda bedelin ödendiği hususunun faturada ne şekilde gösterileceği de kanunda düzenlenmemiştir. Uygulamada faturayı veren tacirin kaşe ve imzası faturanın altında ise bedelin ödendiği (kapalı fatura), üst tarafında ise ödenmediği (açık fatura) yönünde bir ticari örf ve adet bulunmaktadır.[14]
Türk Ticaret Kanunu’nda faturanın verilmesine ilişkin olarak herhangi bir süre öngörülmemiştir.[15]
VUK’un 231. maddesinde faturanın nizamı düzenlenmiştir. Buna göre “Faturanın düzenlenmesinde aşağıdaki kaidelere uyulur:
Faturalar sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Aynı müessesenin muhtelif şube ve kısımlarında her biri aynı numara ile başlamak üzere ayrı ayrı fatura kullanıldığı takdirde bu faturaları şube ve kısımlarına göre şube veya kısmın isimlerinin yazılması veya özel işaretle seri tefriki yapılması mecburidir.
Faturalar mürekkeple, makine ile veya kopya kurşun kalemi ile doldurulur.
Faturalar en az bir asıl ve bir örnek olarak düzenlenir. Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret edilir.
Faturaların baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya mezun olanların imzası bulunur.
Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.
Bu kanunun 232. maddesinin birinci fıkrasına göre fatura düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk, aynı maddenin 2. fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi ibraz etmek zorundadır.”
III.FATURAYA İTİRAZ POSEDÜRÜ VE SONUÇLARI
TTK m. 21/2 hükmüne göre bir faturayı alan kişi, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriğine itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi takdirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.[16]
A.İTİRAZ ŞARTLARI, SÜRESİ VE ŞEKLİ
TTK m. 21/2’de öngörülen sonucun doğabilmesi her şeyden evvel gönderilen belgenin fatura niteliğini taşıması gerekmektedir.[17]
Fatura, düzenlenmesine sebep olan akdi ilişkiden farklı olarak taraflardan yalnızca birisi tarafından düzenlenip imza olunan bir belgedir. Bu nedenle faturayı tanzim edenin iradesini açıklamakla birlikte, adına tanzim olunanın iradesini açıklamaktan uzaktır.[18]
Taraflar arasında yapılmış bir sözleşme olmadan bir tarafın diğerine gönderdiği yazı, fatura değil icap niteliğindedir.[19]
Faturaya itiraz etmemenin sonuç doğurabilmesi faturayı düzenleyenin tacir olmasının yanı sıra, adına fatura düzenlenenin de tacir olması şartına bağlıdır. Bu husus, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile getirilmiş bir şarttır. Şartın gerekçesi, özellikle, tüketiciyi korumak amacıyla, ekonomik yönden daha kuvvetli olan tacir karşısında tacir olmayan alıcının korunmasıdır.[20]
Bu görüş, tacir olmayan kişilerin bu hükümle ağır bir yükün altına girdikleri, sekiz gün içinde ihmal sonucu itiraz etmemekle doğan bu sonucun adil sayılamayacağı düşüncesi ile kabul edilebilirse de bugünkü Türk Ticaret Hukuku sistemi içinde böyle bir sonuca ulaşma imkânı bulunmamaktadır. TTK’nın 21/2. maddesi hükmünde “bir fatura alan kişi” deyimi kullanılması da diğer tarafın tacir olma zorunluluğu olmadığını göstermektedir.[21]
Faturanın alıcıya nasıl gönderileceği gönderenin takdirine bırakılmış bir husustur. Ancak uyuşmazlık halinde faturanın gönderildiğini ispat külfeti gönderen kişiye ait olacaktır dolayısıyla faturanın ispatı kolay bir yolla gönderilmesi gerekmektedir.[22]
Fatura, Noter ve PTT aracılığı ile veya elden imza karşılığı tebliğ edilebilir.[23]
Faturanın gönderilmiş olması, faturanın, adına düzenlenen tarafından alınmış olmasını ifade eder.[24]
Fatura itiraz edilmediği takdirde akdi ilişki için delil teşkil edeceğinden, faturanın karşı tarafa verildiğinin veya tebliğ edildiğinin yazılı delil veya karşı tarafa yemin teklif edilmek suretiyle ispat edilmesi gerekmektedir. Ancak tanıkla ispat imkânı yoktur.[25]
Fakat belirli tacirler arasında düzenlenen satış sözleşmesinin ve mal teslimin yazılı yapılmaması hakkında bir gelenek varsa, o halde fatura tesliminin de HMK m. 203 hükmüne göre tanıkla ispat edilmesi mümkündür.[26]
TTK m. 21/2 hükmüne göre fatura içeriğine itiraz için, faturanın tebliği tarihinden itibaren sekiz gün içinde itirazın yapılmış olması gerekmektedir.
İtirazın hüküm ifade edebilmesi için, bu husustaki irade beyanının karşı tarafa ulaşması gerekmektedir. Fakat itirazın faturayı düzenleyene sekiz gün içinde ulaşması şart değildir. Önemli olan sekiz gün içinde itiraz edilmesi ve bu süre içinde itiraza ilişkin irade beyanının karşı tarafa ulaşması için bir faaliyette bulunulmasıdır.
Faturaya itirazın özel bir şekil şartı yoktur. Sözlü, yazılı, noter aracılığı ile vs. yapılabilir. Bununla birlikte ispat bakımından en azından yazılı şekilde yapılması isabetli olur. Sekiz günlük süre içinde dava açılmış olması da itiraz sayılır.[27]
“…Karara dayanak alınan… faturanın… ihtarnameye bağlı olarak davacıya…tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Bunun üzerine davacının… dava yoluna başvurduğu saptanmıştır. Davanın, hukuki bakımdan davalı tarafa yöneltilen bir irade açıklaması olduğu, ihbar ve itiraz niteliği taşıdığı mahkemece göz önünde tutulmadan… karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.[28]
Faturaya karşı yapılacak itiraz, herhangi bir şekle tabi değildir. Düzenlenip gönderilen faturanın kabul edilmeyip sekiz günlük süre içerisinde taahhütlü mektupla düzenleyenin posta kutusu adresine geri gönderilmesi veya kendisine elden geri verilmesi faturaya kanuna uygun olarak itiraz edilmiş olduğu anlamına gelir.[29]
Faturaya itiraz faturayı düzenleyene ya da kanuni temsilcisine yapılmalıdır.
B.İTİRAZ ETMENİN SONUÇLARI
TTK m. 21/2 hükmünün faturaya tanıdığı kanuni karine, karşı tarafa gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması şartına bağlıdır. Faturayı alan kişinin itiraz etmiş olması halinde artık karşı tarafın fatura içeriğini kabul etmiş sayılması söz konusu olmadığı gibi diğer tarafın da itiraz ettiği hususları ispat külfeti olmayacaktır.[30]
Kapalı ve açık faturaya itiraz edilmesi durumunda ise, kapalı fatura, fatura verenin sattığı malı teslim ettiğini veya taahhüt ettiği malı ürettiğini ve teslim ettiğini veya taahhüt ettiği hizmeti gördüğünü ve bunların bedelini kabzettiğini ifade eden bir belgeyi ifade ederken, fatura alanın da karşı edimi olan, satın aldığı veya üretimini talep ettiği malı teslim aldığını yahut talep ettiği hizmeti kabul ettiğini ve bedelini de ödediğini gösteren makbuz niteliğindedir. Görüldüğü gibi bu durumda fatura karşılıklı edimlerin ifa edildiğini, dolayısıyla akdi ilişkiden doğan borçların sona erdiğini gösteren bir makbuz mahiyetindedir. Adına fatura tanzim edilen için aynı zamanda bir ödeme makbuzudur. Faturanın fatura alan tarafından sarahaten veya zımnen kabul edildiği veya TTK m. 21 hükmüne göre fatura içeriğine itiraz edilmediği hallerde acık fatura; kapalı faturada olduğu gibi fatura düzenleyenin; sattığı malı teslim ettiğini veya taahhüt ettiği malı ürettiğini ve teslim ettiğini veya taahhüt ettiği hizmeti gördüğünü, adına fatura düzenlenin de karşı edimi olan; satın aldığı veya üretimini talep ettiği malı teslim aldığını yahut talep ettiği hizmeti kabul ettiğini gösteren makbuz niteliğindedir. Bu durumda açık fatura fatura düzenleyenin akitten doğan borcunu ifa ettiğini gösteren makbuz niteliğinde olmasına rağmen, faturayı alan için artık bir ödeme makbuzu mahiyetini haiz değildir. Aksine semeni ödeme borcundan dolayı temerrüde düştüğünü gösteren ve belgelendiren bir vesikadır.[31]
C. İTİRAZ ETMEMENİN SONUÇLARI
TTK m. 21/2 hükmü gereği faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa fatura içeriğini kabul etmiş sayılır.
Bu hüküm fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak faturayı düzenleyenin lehine ve adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Bu karinenin uygulanabilmesi için bazı şartlar gerçekleşmelidir.
İlk olarak faturayı düzenleyen ve adına fatura düzenlenen kişi tacir olmalıdır.[32] Ayrıca taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisi bulunmalı ve fatura bu ilişkiye dayanarak, akdin ifasıyla ilgili düzenlenmiş olmalıdır. [33]
Süresinde itiraz edilmeyen bir faturanın, yalnızca mahiyeti gereği faturaya yazılması olağan noktalarının diğer tarafça kabul edilmiş olduğu varsayılır.[34]
“… Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade arkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK’nın 21/2. maddesi uyarınca sekiz gün içerisinde itiraz edilmemesi halinde bu durumun sadece fatura içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceği kabul edilmektedir.”[35]
Fatura sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için, TTK m. 21/2 hükmüne göre itiraz etmemek suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği de ancak sözleşmenin ifasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan hususlara (satılan malın veya yapılan işin adedi, türü, bedeli, ücreti) ilişkin olabilir. Bu anlamda alınan faturaya itiraz edilmemesi, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisi bulunduğunu göstermez.[36]
“… Faturanın, onu teslim alan tarafı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç ilişkisi olmaksızın düzenlenen ve adına fatura düzenlenen tarafından teslim alınan faturaya sekiz gün içerisinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklindeki bir görüş hem mantıki hem de hukuksal dayanaktan yoksundur…”[37]
IV.FATURANIN DELİL NİTELİĞİ
Bir hukuk kuralının uygulanması, o kuraldaki hukuki sonucun kendilerine bağlandığı vakıaların o olayda gerçekleşip gerçekleşmediğine bağlıdır. İspat genel anlamda bir iddianın doğru ve gerçek olup olmadığı noktasında hakimi inandırma faaliyetidir.[38]
HMK’nın 187. maddesi hükmüne göre, ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.
Dava bakımından varlığı önem taşıyor da olsa gerçekleşmiş bulunduğu taraflar arasında çekişmeli olmayan vakıaların ispatına ihtiyaç yoktur; özellikle, vakıa kimin aleyhine bir hukuksal sonuç doğuracaksa onun bu vakıayı ikrar etmesi, vakıayı ispata muhtaç olmaktan çıkarır ( HMK m.188 f.1)[39]
Delil, ispatı gerekli olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda hakimde kanaat yaratmak için başvurulan araçlardır.[40]
Yukarıda İtiraz Etmemenin Sonuçları bölümünde bahsettiğimiz üzere TTK m. 21/2 hükmü gereği faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa fatura içeriğini kabul etmiş sayılır.
Bu hüküm fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak faturayı düzenleyenin lehine ve adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir.
İspat hukukunda karine, vasıtalı delillerle ispat edilen bir olayın, ispat edilemeyen sonucu olarak tanımlanmaktadır.[41] Yasal karinelerin, ispat yükü kuralı olarak kabul edilmesinin, hakimin kararında özel önemi bulunmaktadır. Gerçekte, uyuşmazlığın çözümüne yönelik olaylar fiilen yasal karineler yoluyla tespit edilmemekle birlikte yasa koyucu karineler yoluyla hakime nasıl bir yöntemle uyuşmazlığı çözebileceğine dair açık bir göndermede bulunmaktadır.[42]
Bu açıklamalar ışığında belirtmek gerekir ki faturayı alan kişinin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmaması halinde fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağına ilişkin karine, faturaya yazılı delil niteliği tanımaktadır.[43]
Yargıtay Kararlarına göre “TTK’nın 23/2. maddesi hükmü gereği; faturayı alan kimseni